Burada yazan her şey beni de kimseyi de bağlamaz!
Burada yazan her şey beni de kimseyi de bağlamaz!
Hayat; geniş zamanda kurulan hayallerin şimdiki zamana aktarılması bence.
Eskiden hayallerin hep gelecek zamanla kurulduğunu sanırdım ve yıllar içinde geliştirilen savunma mekanizması olsa gerek ısrarla gelecek zamanlı cümlelerden hazzetmez, kurmaz, kurdurmazdım. Olmayacağına olan inancım, hayal kırıklığı yaşamamak için oluşturduğum kalkanım, en iyisi olmayacak korkusu ve en iyisi olmayacaksa hiç olmasın şeklindeki marazlı düşünce -ki buna a tipi kişilik deniliyor sanırsam-, beni ilk gençlik yıllarımda rölantide tutan, emniyetli bir yaşam verdi. “Konfor alanı”m öyle pek de ahım şahım olmasa da konforluydu işte, koruyordu beni.
Zamanla ve anneliğin verdiği güç, yaşın verdiği psişiklik ve yılların getirdiği özgüvenle içselleştirerek geniş zamanda olumlu hayaller kurmaya ve bunları şimdiki zamanda yaşamaya başladım.
Nasıl mı?
Hayaller kurmaya başladım, ama geniş zamanla.”Yaparım” dedim, ”koşarım” dedim, “yüzerim” dedim, “üstesinden gelirim” dedim, “iyileşirim” dedim ve inandım. Aksi aklıma gelmedi. İçimdeki soru cümlelerini hep geniş zamanda olumlu yanıtlamaya başladığımı fark ettim. “Koşabilir miyim ki? Evet koşarım…”
Eskiden bir olay vuku bulacakken, öğrenilen geçmişteki tüm olumsuzluklar zihnimde otağ kurarlardı. Bahis mevzu koşmak mı? Koşamadım daha önce misal, hemen gelecek zamana yansıtır; kaşamayacağıma kanaat getirir olaya girmezdim bile…
Artık geniş zamanla ve ve güçle “koşarım diyorum hem de inanarak ve “koşuyorum” diyerek şimdiki zamanla, keyfini çıkarıyorum.
Hayat bana daha cömert davranıyor artık şükürler olsun ki…
Koşarım….. Koşuyorum
Yüzerim….. Yüzüyorum
Giderim….. Gidiyorum
Yaparım…. Yapıyorum
Atlarım... Uçuyorum :)
Severim….. Seviyorum
Bence hayat geniş zamanla kurulan hayallerin, şimdi zamandaki anlatımı…
Ve bence, ne geçmiş zamana saplanmalı ne gelecek zamana endişelenmeli. Çünkü endişe beddua imiş aslında…
6 Aralık 2021
Bugün kızlarımla kahvaltı ettik. Üçü de pırlanta gibi genç kadınlar: Çok zeki, çok yetenekli, çok güzel, alımlı ve kendi kendine yetebilen, her gün kendilerini geliştiren, hem akademik ve iş hayatında hem de sporda iyi olan; dedim ya özeller… Kimseyle dertleri yok. Yıkıcı değil yapıcılar. Algıları açık, farkındalıkları yüksek. Konuşurken bu yaşımda bir şeyler öğrendiğim kadınlar üçü de…
Bugün bir tanesi kendi ile ilgili yaptığı bir tesbiti paylaştı. Farkına vardığı bir yapısını…
Dedi ki: “Bende empati çok gelişmiş durumda. O kadar ki sevdiğim insanlar (özellikle ikili ilişkilerde) bana yanlış davrandıklarında, nedenlerini düşünüp onlar adına ‘haklı sebeplerini’ görüp bulup onları affediyorum. Hatta affedecek bir şey olarak bile görmüyorum durumu.
Kendi içime döndüğüm zaman fark ettim ki, bu durum insanlarda rahatlık, bende de uzun vadede ciddi ödün vermelere ve üzüntülere neden oluyor. Vazgeçme kararı verdim…”
Bir anda fark ettim ki aynını yapıyorum. Hatta o kadar içselleştirmişim ki böyle yaptığımın bile farkına varmıyorum. Söyleyince sarı ampulüm yandı!
Karşıdaki adına düşünme, onun aslında beni kıran, inciten, sinirlendiren ya da sadece hoşuma gitmeyen söz ve davranışlarına mutlaka haklı sebepler buluyorum: Korkmuştu, kızgındı, üzgündü, özlemişti, yorgundu, kafası başka yerdeydi, zor durumdaydı, beni kaybetmekten korktu ……. diye liste uzayıp gidiyor.
Velev ki söylersem, tepki verirsem bu sefer de onu üzdüğümü, utandırdığımı vs. (empatinin tatasını çıkarma bölüm 1500000) düşünüp ‘bu kadar ufak, manasız’ (olayı sorun olmaktan çıkarma çabaları bölüm 200000) şeyler için atsızlık yarattığımı düşünerek bu sefer de empatiden kendini suçlamalara vardırabiliyorum işi…. Unutmak, alttan almak, yokmuş farz etmek…
Geçenlerde can arkadaşımının uyarısıyla çok kullandığımı fark ettiğim “ifrâd ve tefrîd” olayı bu sanırım. Empati şart ama her şeyde olduğu gibi empatinin de fazlası bünyeye zararlı; bunu fark edip tepkisel olarak direkt ‘hiç’e dönmek de…
Bence hepimiz takkemizi önümüze alıp düşünmeliyiz bu konuda…
Ve bence her zaman olmasa bile dengeyi bulabilmek önemli… Çünkü her konuda sürekli dengede kalabilmek mümkün olmadığı gibi böyle bir şeyi istemek de gerçekçi değil. Önemli olan sürekli dengede kalmak değil zaten. Denge bozulduğunda bunu fark edebilmek ve mümkün olan en kısa zamanda dengeyi bulabilmek.sapma süresini ve sıklığını azaltmak daha uygulanabilir bir şey sanki, ne dersiniz?
9 Şubat 2020
Copyright © 2019 Ve Bence - All Rights Reserved.